Yanlış hatırlamıyorsam 1985 yılında gittiğim ilk 1.Lig maçı olan Gençlerbirliği - Ankaragücü (3-3 bitmişti) başta olmak üzere çocukluk ve İstanbul'a yerleşinceye kadar gittiğim nice maçın mekanı, bazen bilet almak için gün ağarmadan sabahın 5'inde kapısına dikildiğim güzelim 19 Mayıs vadesini doldurmuş, yıkılıyormuş. Ev sahipleri taşındılar bile. Yerine alışveriş merkezi değil de 2016 Avrapa Futbol Şampiyonsı için yeni ve modern bir stad yapılması sevindirici, ama benim asıl derdim fotoğraftaki dış sahalar.
Bakmayın öyle Paraşüt Kulesi'nin ve tamamı kapanmış asıl stadın önündeki Alman altyapı tesisi havasına. Bahsettiğim yıllarda oralar da toprak, hatta taş sahaydı. Binlerce amatör futbolcunun ter döktüğü o sahalarda, ne bacaklar, kollar kırılmış, kafalar yarılmıştır. Bazen PAF takımlar da o sahalarda oynardı. O zaman asıl maçtan önce o tribünlerde, ne etinden yapıldığı belli olmayan ama asla adam zehirlemeyen köfte-ekmek ve AOÇ ayranıyla eda edilen brunch esnasınada PAF maçı seyredilir, tuttuğu takımın PAF takımı yenilen taraftarların 'Abileri gelicek, hepinizi ...' tezahüratları arasında ana stada geçilirdi. İçeri giremeyenler hüzünlü bir şekilde ellerindeki transistörlü radyolardan 'dakika ve skor' takip etmek için evlerinin yolunu tutardı. Aynı radyodan stadta da yeterli sayıda vardı ve çok büyük ihtimalle kulağınızın kapsama alanında Radyo 1'den dönüşümlü maç yayını olurdu. Başınızda da mutlaka tuttuğunuz takımın rengindeki dandik karton şapka. Maça yanınızda efendi gibi maç seyretmenizi sağlayacak bir büyükle gitmediyseniz, -en çok Arjantin liginde kale arkalarında görülen- gol sonrası çığları yüzünden, maçı ilk bulunduğunuz koltuğun gol başına 10 sıra önünde tamamlardınız. (Kapalı tribünün en üst koltuğunda maça başlayıp, 3. golden sonrasını tellere yapışık seyrettiğimi bilirim.)
Neyse ! Biz tekrar dış sahalara dönelim. O sahaların tribünlerinde, amatör maçlar esnasında bazen çok esaslı mahalle kavgaları da çıkardı tabii. Ana stadın altında dış sahaları ev sahibi olarak kullanan amatör kulüplere ait odalar vardı.Ben en çok dayımın yöneticisi olduğu Dikmenspor'un odasına girip çıkmış olsam da, Türkiye'nin her yerindeki amatör hatta pek çok profesyonel takımın soyunma odası gibi o odaların da hepsi Bengay kokardı. Devre arasında futbolcusuna ayar veren teknik adam performansını da canlı olarak ilk kez o odalarda izlemiştim. Bu Dikmenspor ve amatör futbol izleyiciliği deneyimlerimi anlatmayı da daha sonra uzun uzun sürdürmek üzere burada kesiyor ve Federasyon ile Ankara'yı yönetenlere seslenmek istiyorum :
'LÜTFEN 19 MAYIS STADINI YENİDEN YAPARKEN DIŞ SAHALARI UNUTMAYIN. ANA STADA DÜNYANIN EN BÜYÜK YILDIZLARI DA GELSE, FUTBOLUN RUHUNU O SAHALARDA YAKALARSINIZ. ZATEN GERÇEK YILDIZLAR DA GENELLİKLE ORADAN DOĞAR. YENİ 19 MAYIS OLABİLECEK EN MODERN STAD OLSUN, AMA NE OLUR DIŞ SAHASI DA OLSUN.'
Bakmayın öyle Paraşüt Kulesi'nin ve tamamı kapanmış asıl stadın önündeki Alman altyapı tesisi havasına. Bahsettiğim yıllarda oralar da toprak, hatta taş sahaydı. Binlerce amatör futbolcunun ter döktüğü o sahalarda, ne bacaklar, kollar kırılmış, kafalar yarılmıştır. Bazen PAF takımlar da o sahalarda oynardı. O zaman asıl maçtan önce o tribünlerde, ne etinden yapıldığı belli olmayan ama asla adam zehirlemeyen köfte-ekmek ve AOÇ ayranıyla eda edilen brunch esnasınada PAF maçı seyredilir, tuttuğu takımın PAF takımı yenilen taraftarların 'Abileri gelicek, hepinizi ...' tezahüratları arasında ana stada geçilirdi. İçeri giremeyenler hüzünlü bir şekilde ellerindeki transistörlü radyolardan 'dakika ve skor' takip etmek için evlerinin yolunu tutardı. Aynı radyodan stadta da yeterli sayıda vardı ve çok büyük ihtimalle kulağınızın kapsama alanında Radyo 1'den dönüşümlü maç yayını olurdu. Başınızda da mutlaka tuttuğunuz takımın rengindeki dandik karton şapka. Maça yanınızda efendi gibi maç seyretmenizi sağlayacak bir büyükle gitmediyseniz, -en çok Arjantin liginde kale arkalarında görülen- gol sonrası çığları yüzünden, maçı ilk bulunduğunuz koltuğun gol başına 10 sıra önünde tamamlardınız. (Kapalı tribünün en üst koltuğunda maça başlayıp, 3. golden sonrasını tellere yapışık seyrettiğimi bilirim.)
Neyse ! Biz tekrar dış sahalara dönelim. O sahaların tribünlerinde, amatör maçlar esnasında bazen çok esaslı mahalle kavgaları da çıkardı tabii. Ana stadın altında dış sahaları ev sahibi olarak kullanan amatör kulüplere ait odalar vardı.Ben en çok dayımın yöneticisi olduğu Dikmenspor'un odasına girip çıkmış olsam da, Türkiye'nin her yerindeki amatör hatta pek çok profesyonel takımın soyunma odası gibi o odaların da hepsi Bengay kokardı. Devre arasında futbolcusuna ayar veren teknik adam performansını da canlı olarak ilk kez o odalarda izlemiştim. Bu Dikmenspor ve amatör futbol izleyiciliği deneyimlerimi anlatmayı da daha sonra uzun uzun sürdürmek üzere burada kesiyor ve Federasyon ile Ankara'yı yönetenlere seslenmek istiyorum :
'LÜTFEN 19 MAYIS STADINI YENİDEN YAPARKEN DIŞ SAHALARI UNUTMAYIN. ANA STADA DÜNYANIN EN BÜYÜK YILDIZLARI DA GELSE, FUTBOLUN RUHUNU O SAHALARDA YAKALARSINIZ. ZATEN GERÇEK YILDIZLAR DA GENELLİKLE ORADAN DOĞAR. YENİ 19 MAYIS OLABİLECEK EN MODERN STAD OLSUN, AMA NE OLUR DIŞ SAHASI DA OLSUN.'
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder